Dünya güvensiz bir ev, insanlar kötü niyetli, suç aldı başını gidiyor… Salgının sonu belli değil…
Her şey kötü, hava kötü, insanlar kötü. Bıktık…
Burası çok sıcak, hayır burası çok soğuk... Kokuyu beğenmedim... Bu adam ne çok konuşuyor, bu kadın tek kelime etmiyor… Şuradaki kişi niye öyle bakıyor?
Bu, çıplak ayakla, kızgın kumlarda cam kırıkları üzerinde yürümek gibidir.
Ayaklarınız çıplaktır ve bu “gerçekten çok zor” dersiniz.
Canınız yanar, ürkütücüdür, keskindir ve acıdır ve yakar…
Ama şahane bir fikriniz vardır; bu kumların ve cam kırıklarının üzerine ve hatta gideceğiniz yerleri pamuklarla kaplarsanız artık ayaklarınız acımaz.
Acıyla başa çıkmak için her yeri pamukla kaplamak… "Şu kadınla, bu adamdan kurtulacağım… Zaten hak etmişlerdi..
Dünyada beni rahatsız edecek hiçbir şey bırakmayacağım. Böylece çok mutlu ve halimden memnun bir insan olacağım…"
Evet, tuhaf. Ama hepimizin yaptığı bir şekilde budur aslında.
Her şeye böyle yaklaşırız. Bizi rahatsız eden her şeyden kurtulabilirsek acımızın da yok olacağını düşünüyoruz. Ve ayaklarımız artık kesilmeyecek ve yanmayacak.
Mantıklı, öyle değil mi?
Peki, dışarıda her şeyi değiştirmeye uğraşmak yerine yapabileceğimiz bir şey var mı?
İnsanlık fikrini seviyorsak ama genellikle insanlar sinirimizi bozuyorsa ve hoşumuza gitmeyen her şeyi yok edemiyorsak, suç işlemeden de devam edebilmenin bir yolu var mıdır?
Kültür ve medeniyet, insanın birbirine kötülük yapmadan bir arada yaşaması için bize yardımcı olabilir mi?
Suç işlememek arzu ve yasak arasında seçim yapmak değil aslında, arzuyu durdurma becerisidir…
-Prof. Dr. Zümra ATALAY'ın "İnsan Hali" adlı TV programından alınmıştır.
Comentários