top of page

Zor Zamanların Destekçisi Şefkat, Mindfulness ve Kabule Davet


beraberlik

Birkaç gündür yaşanılanları anlayabildiğim kadar izliyorum ve anlamlandırmaya çalışıyorum. En belirli çıkarımım ise, yaş, cinsiyet, görüş fark etmeksizin genel olarak hepimizin zorlandığı.


Ve zorlandığımız zamanlarda beynimizin tehdit moduna geçmesi de insan doğasının bir parçası. Beynimiz, mutlu olmaktan çok güvende olmayı önceliklendirir. Güvensiz hissettiğimizde ise organizma hayatta kalmak için tehdit modunu devreye sokuyor ve savaş ya da kaç tepkisini tetikliyor. Tehdit modunda ise, alelacele kırıp dökmek, hedef göstermek, intikam almak veya öfke ile hareket etmek doğal hale gelir.


Peki, öfkeden mi hareket edeceğiz, yoksa insanlığın tarafında mı duracağız? Öfke, doğal ve haklı bir duygu olabilir ama onun yönlendirdiği hareketler genellikle bölünmeyi derinleştirir. İnsanlığın tarafında olmak ise, tüm bu farklı seslerin, duyguların ve deneyimlerin ardında paylaştığımız ortak kırılganlığı görmek demektir.


Tarih, öfkenin insanları nasıl ayırdığını, farkındalığın ve şefkatin ise nasıl birleştirdiğini defalarca göstermiştir. Bugün de, bu bilinçle hareket etmek mümkün. Taraflar arasında kaybolmadan, insanlığın tarafında kalmak mümkün. Çünkü gerçekten ihtiyacımız olan şey, ayrışmak değil; görmek, anlamak ve birlikte iyileşmek.


Öfke, katarsisi olmayan bir duygudur çünkü boşaltıldıkça azalmaktan çok artma eğilimindedir. Diğer duygular—üzüntü, korku, mutluluk gibi—dışa vurulduğunda bir rahatlama, bir çözülme hissi yaratabilir. Ancak öfke, dile getirildikçe, ifade edildikçe veya dışa yönlendirildikçe genellikle daha da güçlenir. Öfkeyle bilinçli bir şekilde kalabilmek, onun enerjisini dönüştürme fırsatı sunar. Öfke, hareketi tetikleyen bir güçtür. Ama bu hareket, yıkıcı mı yoksa bilinçli mi olacak? Belki de her dönemden daha fazla bilinçli bir şekilde farkında olmaya ihtiyacımız var, çünkü farkındalık eğer ki sakinliği, nezaketi ve bilinçliliği/maksatlılığı içermiyorsa, zarar vericidir. Kurslarda da hep söylerim, farkındalık, düşünüldüğü gibi her zaman iyi bir şey değildir. Öfke katarsisle azalmadığına göre, onunla sağlıklı bir şekilde çalışmanın yolu, bilinçli bir farkındalık geliştirmekten geçer. Bir an durup, bu öfkenin nereye yönlendirileceğini, nasıl dönüştürülebileceğini görmek, insanlığın tarafında durmanın da bir yolu olabilir.


Birçok belirsizliğin içinde, kendi iç dünyamızla bağ kurarak, neye gerçekten ihtiyacımız olduğunu görebiliriz. Öfkeye mi? Yoksa bilinçli bir farkındalık ve sağduyuyla hareket etmeye mi? Endişeye mi? Yoksa içinde bulunduğumuz anın gerçekliğiyle kalıp bir adım sonrasını bilinçli şekilde atmaya mı?


Genel olarak zorlandığımız bu dönemde, hırslardan uzak olan ve aslında bir taraf olmayan, niyeti yıpratmak olmayan, niyeti insanlığın tarafında olan ve zorlanan, beraberlik isteyen kişiler için 25-26-27 Mart 2025’te sabahları saat 10.00’da meditasyon buluşmaları düzenleyeceğim. (Başvuru için tıklayın)


Peki bunu neden yapalım?

Çünkü, “İlk olarak kendi bahçeni süpür." diye bir söz vardır. Zihninizi ve kalbinizi sakinleştirirseniz, kendinizle temasa geçer ve gerçekten önemli olan şeyleri dinlersiniz. Sonra o durgunluktan kalkarsınız ve insanlar açsa, onlara yiyecek sunarsınız. Adaletsizlik varsa, o adaletsizliğin iyileşmesi için kendinizi sunarsınız. Aslında, bu bizi değişimin aracıları haline getirir çünkü olmakta olana karşı dikkatli ve hazır oluruz (bunun tarafından bunaltılmadan ve dikkatimizi dağıtmadan). Bu şekilde, mindfulness aslında toplumun hangi alanında veya boyutunda olursa olsun gerçek bir dönüşümün gerekli bileşenlerinden biridir. Destekler, dikkatini gerçekte olana doğru yöneltmeyi sağlar ve bunu tükenmeden yapmamızı sağlar. İyi amaçlar için çalışırken, bunu öfke, hayal kırıklığı ve suçluluk duygusuyla yaparsanız aslında tükenirsiniz. Ancak aynı işi, sakinlik, kendinize de bakım vererek yani nezaket ve şefkat tutumlarını da benimseyerek yaparsanız sürdürülebilir bir istikrarı ve bunu nasıl da daha büyük bir güçle yaptığınızı göreceksiniz.


Unutmayalım ki, sakin kalmak, dürtüsellikten uzak, nazik, kararlı ve istikrarlı, incitmemeyi ve zarar vermemeyi ön plana almış bir yaklaşım, bizi edilgen hale getirmez, bu bir nevi aktif kabüldür. Şu anda olup bitenlerin farkında olarak, tepkiselliği azaltıp bilinçli seçimler yaparak, içinde bulunduğumuz bu dönemi daha dengeli ve sağduyulu karşılayabiliriz. Bu, bizi dünyadan uzaklaştırmak yerine, dünyayla daha derin bir şekilde etkileşime girmemize olanak tanır.


-Prof. Dr. Zümra ATALAY

birliktelik

 
 
 

Comments


bottom of page